30’larındaki Paul, iki yaşından beri ona bakan iki aristokrat halasıyla Paris’te bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Halalarının en büyük hayâli, Paul’u bir piyano virtüözü olarak görmektir. Tekdüze bir yaşamı olan Paul’un günü, oturma odasındaki piyanonun başından, halalarının ders verdiği sınıftaki piyano arasında gidip gelmekten ibarettir.
Apartmanlarındaki Bayan Proust ile tanışana dek dış dünya ile bağını neredeyse kesen Paul, hayatın diğer yönlerini hiç deneyimlememiştir. Bu sıra dışı kadının müzikle birlikte harmanlayarak Paul’a sunduğu bitki çayı, Paul’un bastırdığı hatıralarını bir bir su yüzüne çıkartır. Bayan Proust sayesinde geçmişini keşfeden Paul, artık hayatının kontrolünü eline almaya hazırdır.